
1492 yılında "Katolik Hükümdarlar" (İspanyolca: Los Reyes Catolicos) olarak bilinen Kastilyalı İsabella ile Aragonlu II. Ferdinand (Fernando) tarafından yayımlanan Elhamra Fermanı sonrasında, Yahudilik'in gereklerini uygulamaya devam edenler İspanya’dan sürülmüştür. Bu fermanın temel amacı, İspanya’daki geniş konverso (Hristiyanlığa geçmiş eski Yahudi) nüfusu üzerindeki Yahudi etkisini ortadan kaldırmak ve bu kişilerin yeniden Yahudilik'e dönmelerini engellemekti.
1391 Pogromu’nun bir sonucu olarak, İspanya’daki Yahudilerin (Sfaradim - ספרדים - Sefaradi) yarısından fazlası Katoliklik'e geçmiştir. Süregelen saldırılar nedeniyle, 1415 yılına kadar yaklaşık 50.000 kişi daha din değiştirmiştir. Geriye kalanların büyük bir kısmı ise sürgünden kaçınmak için Katoliklik'i kabul etmeyi tercih etmiştir. Elhamra Fermanı ve öncesindeki baskılar sonucunda, 200.000’den fazla Yahudi Katoliklik'e geçerken, 40.000 ila 100.000 arasında Yahudi ise İspanya’dan sürülmüştür. Sürgün edilenlerin kesin sayısı bilinmemekle birlikte, bir kısmı ilerleyen yıllarda İspanya'ya geri dönmüştür. Bu sürgün Yahudilerin Osmanlı topraklarına (özellikle Türkiye ve Balkan ülkeleri) ve Fransa, Hollanda, İtalya ve Akdeniz havzasına kitlesel göçüne yol açmıştır. İspanya'dan kovulan Yahudileri kadırgalarla Osmanlı topraklarına getirten Osmanlı Sultanı II. Bayezid'ın İspanya Kralı Ferdinand'ı şu sözlerle eleştirmiş olduğuna rivayet edilir:
Ülkesini fakirleştirip benimkini zenginleştiren Ferdinand’a siz kalkıp da bilge bir hükümdar mı diyorsunuz?
1924’te Miguel Primo de Rivera rejimi, Sefarad Yahudi diasporasının bir kısmına İspanyol vatandaşlığı tanımıştır. Bu karar, II. Vatikan Konsili’nin ardından, 16 Aralık 1968 tarihinde Francisco Franco rejimi tarafından resmi ve sembolik olarak yürürlükten kaldırılmıştır. Bu gelişme, Yahudilerin İspanya’da dinlerini açıkça yaşamaya başlamasından ve sinagogların, İspanya’nın Din Özgürlüğü Yasaları kapsamında yeniden yasal ibadet yerleri olarak kabul edilmesinden yaklaşık bir yüzyıl sonra gerçekleşmiştir.
2015 yılında İspanya Parlamentosu (Cortes Generales), ülkenin geçmişindeki “utanç verici olayları telafi etmek” amacıyla, Sefarad Yahudilerinin torunlarının vatandaşlık edinmesini mümkün kılan bir yasa kabul etmiştir. Bu yasa kapsamında, Elhamra Fermanı nedeniyle İspanya’dan sürülen Yahudilerin soyundan geldiklerini kanıtlayabilen kişiler, mevcut uyruklarını terk etmeksizin ve İspanya’da ikamet etme zorunluluğu olmaksızın İspanyol vatandaşı olabilmişlerdir. Başvurular için son tarih 1 Ekim 2019 olarak belirlenmiştir.
Sürgün
| ]
2 Ocak 1492 tarihinde, Katolik İspanya Kralları, Gırnata (Granada) Emirliği’ni fethederek bölgedeki Müslüman egemenliğine son verdiler. Son Müslüman hükümdar olan, Boabdil adıyla da tanınan Emir 12. Muhammed, Alpujarras bölgesine çekildi. Bu olay, Reconquista (Yeniden Fetih) olarak adlandırılan sürecin sonunu simgeler. Ancak, Reconquista’nın sürekli, tekdüze ve merkezi bir süreç olduğu yönündeki geleneksel anlatı, modern tarihçiler tarafından sorgulanmıştır.
Katolik Krallar tarafından 1490 yılında Bilbao Şehir Konseyi’ne gönderilen bir mektupta, kilise hukuku (kanon hukuku) ve krallıkların mevcut yasaları uyarınca Yahudilerin krallık sınırlarında tahammül edilen, tabi ve vassal statüsünde yaşayan unsurlar oldukları ifade edilmiştir. Joseph Pérez, “üç kültürlü İspanya” (Hristiyan, Müslüman ve Yahudi kültürlerinin barış içinde bir arada yaşadığı İspanya) söyleminin propaganda amaçlı kullanılan bir mit olduğunu ve tarihsel gerçeklikten o denli uzaklaştığını, yalnızca yeni türden yanılsamalara yol açabileceğini belirtmektedir.
Henry Kamen’e göre, Hristiyan krallıklarında hem Yahudilere hem de Müslümanlara “aşağılayıcı bir tutum” sergilenmekteydi ve bu üç dini topluluk birbirlerinden “ayrı hayatlar” sürmekteydi. Öte yandan, Müslüman yönetimler altındaki topraklarda, Hristiyanlar ve Yahudiler kendi dinlerini sürdürebilmek için özel bir vergi olan Cizye ödemekle yükümlüydü.
12. ve 13. yüzyıllarda, Batı'da Hristiyan kaynaklı Yahudi karşıtlığı giderek şiddetlenmiş, bu durum Papa III. Innocentius tarafından 1215 yılında toplanan Dördüncü Laterano Konsili’nde alınan sert Yahudi karşıtı tedbirlerde açıkça görülmüştür. İber Yarımadası’ndaki Hristiyan krallıklar da bu giderek saldırganlaşan Yahudi karşıtlığı dalgasının farkında olmaktan uzak değildi. Kastilya Krallığı’nın kanun metinlerinden Siete Partidas’da, Yahudilerin Hristiyanlarla birlikte yaşamalarının nedeni olarak, “onların varlığının, Hristiyanlara Rab İsa Mesih’i çarmıha gerenlerin soyundan geldiklerini hatırlatması” olarak gösterilmiştir. Ancak buna rağmen krallar, Yahudilerin krallık içindeki önemli işlevleri nedeniyle onları “korumaya” devam etmişlerdir.
14. yüzyılda, Yahudilere yönelik görece hoşgörü dönemi sona ermiş ve yerini giderek artan çatışmaların yaşandığı bir döneme bırakmıştır. Değişen şey zihniyetler değil, koşullardır. “Üç dinli İspanya”nın refah dönemi, Yahudiler ile Hristiyanların işgücü piyasasında birbirleriyle rekabet etmedikleri, aksine her iki grubun da genel refaha katkı sağladığı ve bu refahın nimetlerinden ortak şekilde yararlandığı bir toprak genişlemesi, demografik büyüme ve ekonomik gelişme evresiyle çakışmıştır. Bu dönemde, Kilise’nin ve dilenci tarikatların militan anti-Yahudi söylemleri toplumda fazla yankı bulmamıştır. Ancak 14. yüzyıldaki savaşlar ve Kara Veba’nın öncesinde ve sonrasında yaşanan doğal afetler gibi toplumsal, ekonomik ve siyasal dönüşümler, yeni bir toplumsal bağlam yaratmıştır. Halk, başlarına gelen felaketlerin ilahi bir lanetin sonucu olduğuna ve mutlaka işledikleri günahlar nedeniyle cezalandırıldıklarına inanmaktaydı. Din adamları, inananları tövbe etmeye, davranışlarını değiştirmeye ve Tanrı’ya dönmeye çağırıyordu. Tam da bu bağlamda, “Tanrı’yı öldüren halk”ın Hristiyanlar arasında varlığını sürdürmesi büyük bir skandal olarak görülmeye başlanmıştır.
Arka Plan
| ]14. yüzyıla kadar, Endülüs’teki Müslüman halifeliklerin egemenlikleri altında yaşayan Yahudiler, görece hoşgörülü bir ortamda varlıklarını sürdürebilmişlerdir. Bu döneme, Convivencia (bir arada yaşama) adı verilmektedir. María Rosa Menocal’a göre, Müslüman yönetimi altındaki Yahudiler, Müslümanlara kıyasla daha az hakka sahip olan zımmi statüsündeydiler. Buna karşın yine de Hristiyan Avrupa’sındaki Yahudilere kıyasla daha avantajlı bir konumdaydılar. Mark R. Cohen, Under Crescent and Cross (Hilal ve Haç Altında) adlı eserinde, İslam devletlerinde Yahudilere uygulanan önemli kısıtlamalar olmasına rağmen, Hristiyan dünyasındaki Yahudilerin maruz kaldığı feodal bağımlılık, üstünlükçü baskı ve şeytanlaştırma politikalarına benzer uygulamalara maruz kalmadıklarını belirtir.
Darío Fernández-Morera ise, İspanya’daki Müslümanlar ve Yahudiler arasında var olduğu ileri sürülen uyumun, 19. yüzyılda ortaya çıkan bir abartı olduğunu iddia eder. Ancak bu görüş, aşırı sağcı ve İslamofobik bir bakış açısını yansıttığı gerekçesiyle yoğun biçimde eleştirilmiştir.
Fernández-Morera, Orta Çağ İspanyası örneğini kullanarak, dinin kamusal alandaki yeri, akademinin toplumsal yaşamdaki işlevi ve siyaset üzerine yürütülen tartışmalarda, açıkça aşırı sağcı ve muhafazakâr Hristiyan bir politik ve kültürel söylemi desteklemektedir.
1391 Yahudi Katliamları ve Sonuçları
| ]İber Yarımadası’ndaki Yahudilere yönelik ilk geniş çaplı şiddet dalgası, 1321 yılında Çobanlar Seferi’nin Pireneler üzerinden Navarra Krallığı’na ulaşmasının ardından meydana gelmiştir. Bu olaylar sonucunda Pamplona ve Estella-Lizarra’daki Yahudi cemaatleri katledilmiştir. Yaklaşık yirmi yıl sonra, 1348’de veba salgınının (Kara Ölüm) yarattığı toplumsal sarsıntı, başta Barselona olmak üzere Katalonya Prensliği’ndeki çeşitli kentlerdeki Yahudi mahallelerine (Juderías) yönelik saldırılara yol açmıştır.
Kastilya Krallığı’nda Yahudi karşıtı şiddet, büyük ölçüde Kastilya Kralı I. Pedro’nun hükümdarlığı döneminde yaşanan iç savaşla bağlantılıydı. Bu çatışma sırasında, tahtta hak iddia eden Enrique de Trastámara’yı (daha sonra Kastilya Kralı II. Enrique olarak da bilinir) destekleyen taraf, Yahudi karşıtlığını bir propaganda aracı olarak kullandı. Enrique, üvey kardeşi Kral I. Pedro’yu Yahudilere ayrıcalık tanımakla suçladı. Yahudilere yönelik ilk katliam, 1355 yılında Enrique de Trastámara’nın taraftarlarının Toledo kentine girmesiyle gerçekleşti. Benzer biçimde, on bir yıl sonra Briviesca’nın ele geçirilmesi sırasında da aynı türden bir katliam yaşandı.
1366 yılında Burgos’ta, kendilerinden talep edilen yüksek vergiyi ödeyemeyen Yahudiler köleleştirilerek satılmıştır. 1367’de Valladolid kentinde ise “Yaşasın Kral Enrique!” sloganları eşliğinde Yahudilere saldırılmıştır. Bu olaylarda can kaybı yaşanmamış olmakla birlikte, kentteki sinagoglar yakılarak tahrip edilmiştir.
Yahudiler açısından en büyük felaket, 1391 yılında Kastilya Krallığı ile Aragon Tacı topraklarında Yahudi cemaatlerinin toplu katliama uğramasıyla gerçekleşmiştir. Saldırılar, kundaklamalar, yağmalar ve katliamlar Haziran ayında Sevilla’da başlamıştır. Écija başdiyakonu (Kıdemli baş piskopos hizmetkarı) Ferrand Martínez, Sevilla başpiskoposunun ölümüyle ortaya çıkan otorite boşluğundan yararlanmıştır. 1378’de başlattığı Yahudi karşıtı vaazlarını giderek sertleştiren Martínez, sinagogların yıkılmasını ve dua kitaplarının el konulmasını emretmiştir. Ocak 1391’de, belediye yetkilileri tarafından Yahudi mahallesine yönelik bir saldırı önlenmişse de, Haziran ayında yüzlerce Yahudi öldürülmüş, evleri yağmalanmış ve sinagogları kiliseye dönüştürülmüştür. Bazı Yahudiler kaçmayı başarırken, dehşete kapılan diğerleri vaftiz edilerek Hristiyanlığa geçmeyi talep etmiştir.
Sevilla’dan başlayan Yahudi karşıtı şiddet dalgası kısa sürede tüm Endülüs’e, oradan da Kastilya’nın diğer bölgelerine yayılmıştır. Ağustos ayında ise bu olaylar Aragon Tacı topraklarına ulaşmıştır. Katliamlar, yağmalar ve kundaklamalar neredeyse her yerde meydana gelmiştir. Hayatta kalmayı başaran Yahudilerden bir kısmı Navarra, Portekiz ve Fransa krallıklarına ya da Kuzey Afrika’ya sığınarak kaçmış; bir kısmı ise ölümden kurtulmak için vaftiz olarak Hristiyanlık'a geçmeye mecbur kalmıştır. Kesin sayıları belirlemek güç olmakla birlikte, Barselona’da yaklaşık 400 Yahudi, Valensiya’da 250, Lleida’da ise 68 kişi öldürülmüştür.
1391 Katliamı’nın ardından Yahudi karşıtı önlemler önemli ölçüde sertleştirilmiştir. Kastilya Krallığı’nda, 1412 yılında Yahudi erkeklerin sakallarını uzatmaları zorunlu kılınmış, ayrıca Yahudilerin tanınabilmeleri için giysilerine kırmızı renkte ayırt edici bir işaret dikmeleri mecburi hale getirilmiştir. Aragon Tacı topraklarında ise Talmud’a sahip olmak yasadışı ilan edilmiş, her Yahudi cemaati için yalnızca bir sinagog bulundurulmasına izin verilmiştir.
Ayrıca, dilenci tarikatları (özellikle Dominikenler ve Fransiskenler), Yahudilerin Hristiyanlık'a geçmesini sağlamak amacıyla misyonerlik faaliyetlerini yoğunlaştırmışlardır. Valensiyalı Dominiken rahip Vincent Ferrer, kralların desteğiyle yürütülen bu dönüştürme kampanyasında belirleyici bir rol oynamıştır. Aragon Tacı’nda Yahudilerin yılda üç kez Hristiyan vaazlarını dinlemeye zorunlu olduklarına dair bir kararname yayımlanmıştır. 1391 katliamları ve bu olayların ardından uygulanan baskıcı tedbirler sonucunda, 1415 yılına gelindiğinde Kastilya ve Aragon’daki Yahudilerin yarısından fazlası, aralarında birçok haham ve cemaat önderinin de bulunduğu bir kesim, Yahudi hukukundan (Musa Yasası’ndan) vazgeçerek vaftiz olmuş ve Hristiyanlık'a geçmiştir.
15. Yüzyılda Yahudiler
| ]1391 katliamlarının ve bunları izleyen yoğun Hristiyan vaazlarının ardından, 1415 yılına gelindiğinde Kastilya ve Aragon krallıkları topraklarında dinlerini uygulamayı sürdüren Yahudilerin sayısı 100.000’i zor buluyordu. Tarihçi Joseph Pérez, bu dönemi şöyle değerlendirmiştir: “İspanyol Yahudiliği bu felaketten asla kurtulamayacaktı.” Yahudi toplumu, bu krizin ardından yalnızca fiziksel olarak değil, aynı zamanda ahlaki ve entelektüel açıdan da derin bir çöküş yaşamıştır.
Aragon Tacı topraklarında, 15. yüzyılın ilk yarısına gelindiğinde Barselona, Valensiya ve Palma gibi önemli merkezlerde Yahudilik neredeyse tamamen ortadan kalkmıştır. 1424 yılında Barselona’daki Yahudi cemaati, artık gereksiz görüldüğü gerekçesiyle resmen lağvedilmiştir; yalnızca Zaragoza cemaati varlığını sürdürebilmiştir.
Kastilya Krallığı’nda ise, geçmişte canlı birer Yahudi yerleşimi olan Sevilla, Toledo ve Burgos gibi şehirlerdeki Yahudi cemaatleri büyük ölçüde çözülmüştür. 1492’deki Yahudi sürgünü yılına gelindiğinde, Aragon Tacı topraklarında, eski nüfusun yalnızca dörtte biri kalmıştı. Örneğin, bir zamanlar önde gelen bir dini ve entelektüel merkez olan Girona'da yalnızca 24 Yahudi aile kalmıştı.Kastilya’da yaşayan Yahudi nüfusu ise 80.000’in altına düşmüştü. 1391 ayaklanmaları öncesinde yalnızca Sevilla’da yaklaşık 500 Yahudi aile bulunuyordu. Tarihçi Joseph Pérez’in hesaplamalarına göre, sürgün sırasında İspanya’da toplam Yahudi nüfusu 150.000’in altındaydı; bunlar Aragon Tacı’nda 35 ve Kastilya Krallığı’nda 216 Yahudi cemaati içinde dağılmıştı. Her iki bölgede de Yahudilerin büyük şehirlerden ayrılarak, Hristiyan aşırılıklarının daha az görüldüğü küçük kasabalara ve kırsal bölgelere yerleştikleri gözlemlenmiştir.
1391–1415 yılları arasındaki kritik dönemin ardından, Yahudiler üzerindeki baskı önemli ölçüde azalmıştır. Artık el konulan sinagoglarını ve dini kitaplarını geri alma sürecinde daha fazla özgürlük kazanan Yahudiler, kırmızı kurdele taşıma zorunluluğu veya rahiplerin vaazlarına katılma yükümlülüğü gibi bazı zorunluluklardan kaçınabilmişlerdir. Ayrıca, Yahudi cemaatlerinin iç örgütlenmesi ve dini faaliyetleri yeniden yapılandırılmıştır. Bu, 1432 yılında Valladolid’de toplanan Yahudi cemaati vekilleri tarafından varılan anlaşmalar ve kral tarafından onaylanması sayesinde mümkün olmuştur. Bu anlaşmalar, Kastilya Tacı’nın resmi olarak “tebaasının bir azınlığının Hristiyan olmayan bir dine sahip olmasını kabul etmesi ve bu azınlığın yasal olarak var olma hakkını tanıması” anlamına geliyordu. Böylece Yahudi toplumu, kraliyet onayıyla yeniden inşa edilmiştir. Valladolid toplantısına başkanlık eden Abraham Benveniste, hem tüm krallıktaki Yahudiler üzerinde yetkiye sahip saray hahamı olarak atanmış hem de aynı zamanda kralın Yahudiler üzerindeki temsilcisi konumuna getirilmiştir.
15. yüzyılın son çeyreğinde, Katolik hükümdarlar dönemi boyunca birçok Yahudi, kırsal köylerde yaşamış ve tarımsal faaliyetlerle uğraşmıştır. Zanaat ve ticaret artık Yahudilerin tekelinde değildi; uluslararası ticaret, büyük ölçüde Hristiyanlık'a geçmiş olan "Konversoların" yani "dönüştürülmüşlerin" eline geçmişti. Yahudiler, para ödünç verme (tefecilik) faaliyetlerine devam etmiş olmakla birlikte, Hristiyan tefecilerin sayısı önemli ölçüde artmıştır.
Yahudiler ayrıca kraliyet, kilise ve lordluk vergilerini toplama görevlerini sürdürmüşlerdir; ancak bu alandaki önemi de azalmıştır. Örneğin Kastilya’da sadece gelirin dörtte birinden sorumlu olmuşlardır. Bununla birlikte, Kastilya sarayında Yahudiler önemli idari ve mali görevler üstlenmişlerdir. Buna karşın aynı rolü Aragon Tacı’nda oynayamamışlardır. Öne çıkan kişilerden Abraham Senior (Seneor), 1488’den itibaren bir kolluk kuvveti olarak görev ypan "Kutsal Kardeşlik" oluşumu olarak da bilinen Santa Hermandad'ın baş hazinedarı ve Kastilya’nın baş hahamı olarak görev yapmıştır. Kutsal Kardeşlik, Granada Savaşı’nın finansmanında kilit bir organdır. Yucé Abravanel ise Kastilya Tacı’nın gelir toplama ve sığır sürülerinin denetiminde önemli bir görev üstlenmiştir. Buna karşın tarihçi Joseph Pérez, Yahudilerin saraydaki rolünün abartılmaması gerektiğini vurgular: “Gerçek şu ki, devlet hem bürokratik mekanizma hem de mal yönetimi açısından Yahudilere muhtaç değildi.”
15. yüzyılın sonlarında İspanyol Yahudi toplumu, zengin ve etkili olmaktan uzaktı. Tarihçi Joseph Pérez’in belirttiği gibi: “Aslında sürgün zamanında İspanyol Yahudileri homojen bir sosyal grup oluşturmuyordu. İçlerinde Hristiyan toplumunda olduğu gibi sınıflar vardı; çok az sayıda zengin ve yüksek mevkilere sahip kişiler bulunurken, büyük çoğunluğu çiftçiler, zanaatkarlar ve küçük esnaflardan oluşuyordu.”
Yahudileri bir arada tutan unsur, tanınan Hristiyan inancından farklı olan kendi dini inançlarını sürdürmeleriydi. Bu durum, onları monarşi içinde ayrı bir topluluk hâline getiriyor ve aynı zamanda tahtın “mülkiyeti” olarak görülerek korunmalarını sağlıyordu.
7 Temmuz 1477 tarihli ve Trujillo’daki Yahudilere yönelik olaylara yanıt olarak yazılmış bir mektupta, Kastilya Kraliçesi I. Isabel, Yahudi cemaatini kendi koruması altına alarak, üyelerine yönelik her türlü baskı veya aşağılamayı yasaklamış ve şöyle demiştir:
"Krallıklarımdaki tüm Yahudiler benim mülküm olup, korumam altındadır ve onları savunmak, korumak ve adalet içinde tutmak benim görevimdir."
Böylece Yahudiler, “devlet içinde bir devlet” değil, çoğunluk Hristiyan toplumunun yanında var olan küçük bir topluluk olarak görülüyordu. Bu topluluk içinde, üyeleri üzerinde yetki kullanan kraliyet hahamı gibi bir otorite, kraliyet tarafından atanıyordu.
Yahudi cemaatleri, iç örgütlenmelerinde geniş bir özerklik hakkına sahipti. Cemaatin yaşamını yöneten yaşlılar konseyi, kura ile seçiliyordu. Yahudi cemaatleri kendi vergilerini toplayarak ibadet yerlerinin, sinagogların ve haham eğitimlerinin bakımını sağlıyor, Yahudi hukukuna göre yönetiliyor ve kendi medeni mahkemelerine sahip oluyordu. Ancak 1476 tarihli Madrigal Cortes de Madrigal’den itibaren, ceza davaları kraliyet mahkemelerine devredilmişti. Buna rağmen Yahudiler tam sivil haklara sahip değildi: Hristiyanlara kıyasla çok daha ağır bir vergi yükümlülüğü altındaydılar. Bunun yanında Hristiyanlar üzerinde yetki kullanabilecek kamu görevlerinden dışlanmışlardı.
Tarihçi Joseph Pérez’e göre Yahudilerin yaşadığı durum iki sorun teşkil ediyordu: “Kralın tebaası ve vassalı olarak, Yahudilerin geleceğe dair hiçbir garantisi yoktu. Kral, istediği zaman Yahudi cemaatlerinin özerkliğini kaldırabilir veya yeni ve en önemli vergileri talep edebilirdi”. Bütün bu bağlamda, “Orta Çağ’ın son dönemlerinde, modern niteliklere sahip bir devlet yapısı oluşturulmaya çalışılırken, ayrı ve özerk toplulukların varlığı, modern bir devletin gerekleriyle bağdaştırılabilir miydi? sorusunun gündeme gelmemesi düşünülemezdi. İşte asıl sorun bu idi.”
Konversolar ve Engizisyon
| ]
15. yüzyılda, Yahudilerin dinlerinden döndürülmesi ("Konverso" olma) en önemli sorun olmaktan çıkmıştı. Tarihçi Henry Kamen’e göre, dinlerini değiştirmek zorunda kalan Yahudilerin sayısı muhtemelen yaklaşık üç yüz bin kişiydi. “Hristiyanlaştırılmış Yahudi” terimi, vaftiz edilmiş Yahudiler ve onların soyundan gelenler için kullanılıyordu. Birçok konverso zorla Hristiyanlaştırıldığından, kendilerini "Eski Hristiyan" (sülalelerinde Yahudi veya Müslüman kanı bulunmayan kimse) olarak görenler tarafından sıklıkla güvensizlikle karşılanıyorlardı. Yahudilerin bıraktığı ekonomik ve mesleki pozisyonların çoğu, Konversolar tarafından dolduruldu. Bu kişiler, 1391 öncesinde Yahudi cemaatlerinin yoğun olduğu bölgelerde toplanarak, Yahudilerin daha önce yürüttüğü ticaret ve zanaat faaliyetlerini sürdürdüler. Hristiyan olmaları nedeniyle, Yahudilere yasak olan meslek ve uğraşlara erişim hakkı kazandılar. Bazıları dinî görevlerde de yer alarak kanon, prior ve hatta piskopos ünvanlarına kadar yükseldiler.
Konverso’ların sosyo-ekonomik konumu, “Eski Hristiyanlar” tarafından şüphe ve güvensizlikle karşılanıyordu. Bu durum, kendilerini Hristiyan olarak tanımlayan ve Yahudi kökenleriyle övünen bireylerde, yani İsa’nın soyundan geldiklerini düşünenlerde, kimlik bilincinden kaynaklanan bir hoşnutsuzluk ile daha da pekişiyordu.
1449–1474 yılları arasında, ekonomik sıkıntılar ve siyasi krizlerin yaşandığı Kastilya’da (özellikle IV. Enrique döneminde iç savaş sırasında) Konversolara karşı halk ayaklanmaları patlak verdi. Bu ayaklanmaların ilki ve en büyüğü 1449’da Toledo’da gerçekleşti. Bu sırada, “Yargı Tüzüğü” kabul edilerek, “Yahudi kökenli hiçbir itirafçının” belediye görevlerine atanması yasaklandı. Bu düzenleme, sonraki yüzyılda uygulanan Hristiyanların kan safiyetini ırkçı bir biçimde sağlamaya yönelik çıkarılmış olan "Limpieza de Sangre" yasalarının öncüsü niteliğindeydi. Ayaklanmaların kaynağı özellikle Endülüs’teki ekonomik sıkıntılardı, açlık durumu ve salgın hastalıklar ile daha da ağırlaşmıştı. Başlangıçta bu ayaklanmalar özellikle konversolara yönelmemişti; ancak, halkın öfkesinden yararlanan siyasi gruplar ve demagoglar, bu hoşnutsuzluğu konversolara karşı kanalize ettiler.
Dinlerini değiştirmek zorunda bırakılmış Yahudilere yönelik saldırıları meşrulaştırmak için, Konversolar "sahte Hristiyanlar" olmakla itham edilip, gizlice Yahudilik'in dini vecibelerini yerine getirmekle suçlandılar. Tarihçi Joseph Pérez’e göre, 1391’deki kitlesel öfke veya 15. yüzyılın başlarındaki misyonerlik baskıları nedeniyle Hristiyanlık'a geçen bazı kişiler, tehlikenin geçtiği görülünce eski inançlarına gizlice döndüler. İspanyollar bu durumu Konversoların yeniden “Yahudileşmeleri” olarak adlandırdılar. Gizli-Yahudilik suçlamaları, özellikle önde gelen bazı Konversoların, vaftiz edildikten sonra Yahudi ritüellerini yerine getirmeleriyle daha da inandırıcı hale geliyordu. Ancak Pérez’e göre, Yahudileşenler bir azınlık oluşturuyordu, her ne kadar nispeten önem taşısalar da. Tarihçi Henry Kamen, 1470’lerin sonunda konversolar arasında belirgin veya kanıtlanmış bir Yahudileşme hareketinin olmadığını belirtmektedir. Kamen ayrıca, bir konverso’nun Yahudileşmekle suçlandığında, çoğu zaman sunulan “kanıtların” aslında Yahudi kökenine ait kültürel unsurlar olduğunu vurgular. Örneğin, Cumartesi gününü, Pazar günü yerine dinlenme günü olarak kabul etmek veya yeni inancı yeterince bilmemek (İznik İtikadı'nı bilmemek, et perhizi döneminde et yemek gibi) gibi durumlar suçlama için kullanılmıştır.
İşte böylece, “Konverso Sorunu” ortaya çıkmıştır. Kilisenin resmi öğreti ve hukuk kurallarına göre, vaftiz edilenler eski inançlarından vazgeçemez; ve Yahudilik dininin vecibelerini tatbik etmeye devam ederse o halde gizli Yahudi (Kripto-Yahudi) ve sapkın olarak ilan edilir ve cezalandırılması gerekmekteydi. Bu durum, çeşitli kesimlerin seslerini yükseltmesine yol açtı. Bunlar arasında, bazı konversolar da yer almakta olup, kendi vaftizlerinin samimiyetini sorgulamak istememekteydiler. Zira “Marrano” yani "domuz" olarak adlandırılmaya başlanan bu “sahte Hristiyanlar” toplumsal bir tehlike olarak görülüyordu. Aynı zamanda, Yahudilerin Hristiyanlar arasında varlığının, Konversoları Musa Kanunu’nu uygulamaya devam etmeye teşvik ettiği fikrini güçlendirdi. Bu anlayış, ilerleyen yıllarda Engizisyon'un kuruluşunu ve uygulamalarını şekillendiren temel argümanlardan biri haline gelmiştir.
Kastilya Kraliçesi I. Isabella, 1474 yılında tahta çıktığında, Aragon Krallığı’nın varisi ve geleceğin II. Ferdinand’ı ile zaten evliydi. Bu dönemde, kripto-Yahudilik, yani görünüşte Hristiyan olup gizlice Yahudi dinini sürdürmek yasal olarak cezalandırılmıyordu. Bunun nedeni Yahudilere karşı bir hoşgörü değil, hukuki gerekçelerdi. İsabella ve Ferdinand, özellikle 1475 yılında Sevilla’daki Dominiken tarikatı öncüsü Rahip Alonso de Ojeda’nın sunduğu bazı endişe verici raporların ardından, “Konverso Sorunu” olarak adlandırılan meseleyle yüzleşmeye karar verdiler. Ojeda, şehirde çok sayıda Konversonun gizlice, hatta bazılarının açıkça, Yahudi dinini uyguladığını bildirmişti. Bu raporları aldıktan sonra, Katolik hükümdarlar, Papa IV. Sixtus’a başvurarak kendi krallıklarında bir grup engizisyon görevlisi atama yetkisi talep ettiler. Papa, 1 Kasım 1478 tarihli Exigit sincerae devotionis başlıklı papalık fermanıyla bu talebi kabul etti. Bu belgede belirtildiği üzere, “Engizisyon Mahkemesi’nin kurulmasıyla birlikte, yetkililer soruşturma için yeterli araç ve yöntemlere sahip olacaklardı.” Tarihçi Joseph Pérez’e göre, II. Ferdinand ve I. Isabella, Engizisyon’un Konversoların topluma nihai olarak asimile olmasını sağlayacağına inanıyorlardı. Onlara göre bir gün tüm yeni Hristiyanlar Yahudiliği bütünüyle reddedecek ve artık toplumun diğer üyelerinden hiçbir farkları kalmayacaktı.
Yahudilere Karşı Ayrımcılık Yapılması (1480)
| ]Hükümdarlıklarının başından itibaren, İsabella ve Ferdinand, Yahudileri koruma konusunda hassasiyet göstermişlerdi. Zira Yahudiler, “kraliyet mülkü” olarak kabul edilmekteydi. Örneğin, 6 Eylül 1477 tarihinde, Sevilla Yahudi cemaati adına yazılan bir mektupta, Kraliçe I. Isabella onların güvenliğine dair şöyle teminat vermiştir:
"Genel olarak ve her bir birey özelinde Yahudi cemaati mensubu Yahudilerini koruma altına alıyorum; hem kişilerinin hem de mallarının güvenliğini sağlıyorum; her türlü saldırıya karşı koruma sağlıyorum... Onlara saldırılmasını, öldürülmesini veya zarar verilmesini yasaklıyorum; ayrıca saldırıya uğradıklarında, öldürüldüklerinde veya zarar gördüklerinde pasif bir tutum sergilemelerini de yasaklıyorum."
Bu nedenle, Katolik Hükümdarlar, 1492 yılına kadar Yahudilere karşı olumlu bir tutum sergileyen kişiler olarak tanınmışlardır. Örneğin, Alman gezgin Nicolas de Popielovo, 1484–1485 yıllarında İspanya’yı ziyaret ettikten sonra şunları ifade etmiştir:
"Katalonya ve Aragon’dan gelen tebaası bunu açıkça dile getiriyor ve İspanya’da birçok kişiden duydum ki, Kraliçe Yahudilerin koruyucusudur ve bir Yahudi kadının kızıdır."
Ancak, Katolik hükümdarlar, birçok kez dilenci tarikat mensubu rahiplerin vaazlarıyla kışkırtılan Yahudilerin maruz kaldığı tüm sıkıntı ve ayrımcılığı ortadan kaldıramamışlardır. Çatışmayı sona erdirmek amacıyla Yahudileri ayrı yerleşim bölgelerine ayırmaya karar vermişlerdir. Zaten 1476’daki Madrigal Meclisi'nde (Cortes), Hükümdarlar 1412 tarihli Yahudilere ilişkin emrin ihlal edilmesine itiraz etmişlerdir. Bu emirler arasında lüks giysi giymenin yasaklanması, sağ omuzda kırmızı bir işaret taşımak zorunluluğu, Hristiyanlar üzerinde yetki gerektiren görevler üstlenmenin yasaklanması, Hristiyan hizmetçi bulundurmanın yasaklanması, tefecilik yapılmasının yasaklanması gibi düzenlemeler yer almaktaydı.
Ancak 1480’daki Toledo Meclisi'nde (Cortes), bu normları uygulamak için çok daha ileri bir adım atılmıştır. Yahudilerin, sadece gündüz saatlerinde mesleklerini icra etmek amacıyla dışarı çıkabilecekleri ayrı mahallelerde yaşamaya zorlanmaları kararlaştırılmıştır. O zamana kadar Yahudi mahalleleri (Juderias) Yahudilerin yaşadığı, sinagoglarının, kasaplarının bulunduğu alanlar, şehirlerde ayrı bir dünya oluşturmamaktaydı. Juderiaslarda Hristiyanlar da yaşıyor ve bazı Yahudiler mahalle dışında ikamet ediyordu. 1480’ten itibaren, Yahudi mahalleleri duvarlarla çevrilen gettolara dönüştürülmüştür. Yahudiler, Hristiyanlık açısından karışıklık ve zarar oluşmasını önlemek amacıyla bu alanlara hapsedilmişlerdir. Bu sürecin tamamlanması için iki yıllık bir süre öngörülmüşse de, uygulama on yılı aşkın bir süre devam etmiştir.
Cortes tarafından onaylanan ve bölgedeki Müslümanlara da uygulanacak metin şu şekildedir:
"Söz konusu Yahudi ve Müslüman cemaat mensuplarına bildiriyoruz: Her birinin, belirtilen iki yıllık süre içinde, ilgili prosedür ve düzenlemeye uygun olarak ayrılmış evlere yerleştirilmesi; bu evlerde yaşamaları ve ölmeleri; bundan böyle Hristiyanların yaşadığı alanlarda veya Yahudi ve Müslüman mahallelerine tahsis edilmiş belirlenmiş bölgeler dışında başka yerlerde ikamet etmemeleri gerekmektedir."
Toledo meclisince (Cortes) onaylanan kraliyet kararı, önceden Cáceres veya Soria gibi bazı Kastilya yerleşimlerinde Yahudilerin haklarının zaten sınırlandırılmış olması durumuna dayanıyordu. Özellikle Soria’da bu uygulama, “Yahudilerin Hristiyanların arasında yaşamasından, ikamet etmesinden ve bulunmasından doğan zararlardan kaçınmak” amacıyla Katolik hükümdarların onayıyla gerçekleştirilmişti.
Kraliçenin dini konulardaki danışmanı olan ve “Konverso Sorununu” zor kullanarak çözmeye karşı çıkan Fray Hernando de Talavera da ayrımı haklı göstermiştir. Ayrımın gerekçesi olarak, “Hristiyanlar ve Yahudiler arasındaki karışıklık ve aşırı samimiyetten, ve kutsal dini yasa ve doktrinler ile sivil yasaların Hristiyanlarla olan ilişkilerinde emrettiği her şeyin yerine getirilmemesinden doğan birçok günahtan kaçınmak” olarak gösterilmiştir.
Yahudileri gettolarda tutma kararıyla amaç yalnızca onları Hristiyanlardan ayırmak ve korumak değildi. Aynı zamanda onların faaliyetlerine bir dizi engel koymak da söz konusuydu. Bu engeller, Yahudilerin normal bir yaşam sürebilmeleri için 'Yahudi statülerinden vazgeçmek zorunda kalacaklarına' ikna olmalarını sağlayacak şekilde tasarlanmıştı. Bu süreçte dönüşüm henüz zorunlu kılınmamış, özerk statüleri dokunulmamıştı. Ancak uygulamalar öyle bir noktaya vardı ki, Yahudiler sonunda tek çıkış yolunun vaftiz olduğunu kendilerine kabullendirmek zorunda kalıyorlardı.
Yahudilerin Endülüs’ten Sürgünü (1483)
| ]Krallar tarafından atanan ilk Engizisyon müfettişleri, Kasım 1480’de Sevilla’ya gelmiş ve “derhal korku yaymaya” başlamışlardır. İlk yıllarda yalnızca bu şehirde, 700 idam kararı ve 5.000’den fazla “uzlaştırma” kararı verilmiştir; bunlar hapis cezası, sürgün veya basit tövbeler anlamına gelmekteydi. Bu yaptırımlar, aynı zamanda mülklerin müsaderesi ve kamu görevleri ile kilise menfaatlerinden men edilme cezalarını da içermekteydi.
Soruşturmalar sırasında, Engizisyon görevlileri, uzun süredir birçok Konversonun, Yahudi akrabalarıyla bir araya gelerek Yahudi bayramlarını kutladığını ve hatta sinagoglara katıldığını keşfetmişlerdir. Bu durum, Konversoların Yahudilerle temaslarını sürdürdüğü sürece gizli Yahudiliği sona erdirmenin mümkün olmayacağı sonucunu doğurmuştur. Bunun üzerine, Engizisyon yetkilileri, krallardan Endülüs’teki Yahudilerin sürülmesini talep etmişlerdir.
Bu talep kabul edilmiş ve 1483 yılında, krallar, Sevilla, Córdoba ve Cádiz piskoposluklarındaki Yahudilere Extremadura’ya gitmeleri için altı aylık bir süre vermiştir. Emirlerin ne derece sıkı bir şekilde uygulandığı konusunda şüpheler bulunmaktadır. Zira 1492’deki nihai sürgün sırasında bazı tarihçiler, Endülüs’ten 8.000 ailenin Cádiz’den, diğerlerinin ise Cartagena ve Aragon Krallığı limanlarından yola çıktığını kaydetmektedir. Öte yandan, Zaragoza ve Teruel’deki Yahudilerin sürgünü de gündeme gelmiş, ancak sonunda uygulanmamıştır.
Julio Valdeón’a göre, Endülüs’teki Yahudilerin sürülmesi kararı ayrıca “Kastilya Krallığı ile Gırnata Emirliği arasındaki sınırdan uzaklaştırılma isteğine” de dayanmaktaydı. Zira 1480’ler ve 1490’ların ilk yıllarında bu sınır, İber Yarımadası’ndaki İslam’ın son kalesinin ortadan kalkmasıyla sonuçlanan savaşın sahnesi olmuştur.
1492 Elhamra Sürgün Fermanı'nın Oluşumu
| ]
1492 yılı 31 Mart’ta, Granada Savaşı’nın hemen ardından, Katolik Hükümdarlar, Granada’daki Yahudilerin sürgün edilmesine ilişkin kararnameyi yani "Elhamra Sürgün Fermanı'nı" imzalamışlardır. Bu kararname, krallıklarındaki tüm şehir, kasaba ve lordluklara gönderilmiş, 1 Mayıs’a kadar okunmaması veya kamuoyuna duyurulmaması konusunda katı talimatlar verilmiştir. Bazı önde gelen Yahudilerin, kararnamenin yürürlüğe girmesini engellemeye veya yumuşatmaya çalışmış olmaları olasıdır. Ancak başarılı olamamışlardır. Bu Yahudiler arasında öne çıkan isim, Kral Ferdinand’a önemli bir miktar para teklif eden Don Yitzhak Abravanel’dir. Yaygın bir efsaneye göre, Engizisyon Genel Yöneticisi Tomás de Torquemada bunu öğrendiğinde kralın huzuruna çıkar ve ayaklarının önüne bir haç atarak şunları söylemiştir:
“Yehuda Efendimizi otuz gümüş paraya sattı; Majesteleri şimdi bunu otuz bin karşılığında satmak üzere.”
İsrailli tarihçi Benzion Netanyahu’ya göre, Julio Valdeón’un aktardığı biçimiyle, Abravanel Kraliçe İsabella ile görüştiğinde, kraliçe ona şunları söylemiştir:
“Bunu benden mi kaynaklandığını sanıyorsun? Tanrı bu düşünceyi Kral’ın kalbine koymuştur.”
Sürgün Fermanının imzalanmasından birkaç ay önce, Ávila kentinde bir auto-da-fé (inanç duruşması) düzenlenmiştir. Bu törende, Engizisyon tarafından yargılanan üç Konverso ve iki Yahudi, bir Hristiyan çocuğa karşı işlendiği iddia edilen törensel bir suç nedeniyle canlı olarak yakılmışlardır.
Bu dava, Orta Çağ boyunca Hristiyan topluluklar arasında yaygın olan “kan iftirası” inancını üzerine bina edilmiştir. Söz konusu asılsız iftiraya göre, Yahudiler Hamursuz Bayramı (Pesah) sırasında Hristiyan çocukları kaçırarak öldürmekte, onların kanını dinsel törenlerinde hamursuz ekmeği yapımında (matsa) kullanmaktaydılar. Bu tür iddialar, somut kanıtlardan yoksun olmalarına rağmen, halk arasında derin bir korku ve düşmanlık yaratmış, Yahudilere yönelik şiddet olaylarını ve toplu cezalandırmaları meşrulaştırmıştır.
Bu bağlamda, La Guardia Çocuğu (El Niño de La Guardia) olarak bilinecek bu kurban üzerinden şekillenen dava, İspanya’da Yahudilere karşı artan dinsel ve toplumsal nefretin doruk noktasına ulaşmasına ve Yahudilerin sürgününü meşrulaştırmaya elverişli bir ortamın oluşmasına önemli ölçüde katkıda bulunmuştur.

Katolik Hükümdarlar, tarihçi Luis Suárez’in belirttiğine göre, fermanın kaleme alınması görevini tam olarak Engizisyon genel yöneticisi Tomás de Torquemada ve onun işbirlikçilerine vermişlerdir. Torquemada’ya, belgede yansıtılması gereken üç ön koşul belirlenmiştir:
- Sürgünün gerekçelendirilmesi: Yahudilerin iki yeterince ciddi suçla yani tefecilik ve sapkın dini inanç uygulamaları nedeniyle itham edilmesi yoluyla sağlanacaktı.
- Din değiştirme veya terk etme: Yahudilere vaftiz olarak Hristiyanlığı kabul etme veya sürgünü seçme konusunda karar vermeleri için yeterli bir süre tanınacaktı.
- Malvarlıklarına el koyma: Musa yasasına sadık kalmaya devam edenler, taşınır ve taşınmaz mallarını elden çıkarma hakkına sahip olacaklardı. Buna karşın yürürlükteki yasalarca belirlenen kısıtlamalara göre, yanlarında altın, gümüş veya at götürmeleri yasaklanmıştı.
Torquemada, fermanın taslağını 20 Mart 1492 tarihinde hükümdarlara sunmuş, Katolik Hükümdarlar ise belgeyi 31 Mart 1492’de Granada’da imzalamış ve yayımlamışlardır. Tarihçi Joseph Pérez’e göre, hükümdarların fermanın hazırlanması görevini Torquemada’ya vermiş olmaları, “Engizisyon’un bu meseledeki öncü ve belirleyici rolünü açık biçimde göstermektedir.”
31 Mart tarihinde Granada’da yayımlanan ferman, Torquemada tarafından hazırlanmış olan taslak fermana dayanıyordu. Bu taslak, “Yüce Majestelerinin irade ve rızasıyla” kaleme alınmış olup 20 Mart tarihli ve Santa Fe menşelidir. Bu fermana ilişkin iki farklı versiyon bulunmaktadır. Birincisi, her iki hükümdar tarafından imzalanmış olan ve Kastilya Krallığı tacı için geçerli versiyondur. İkincisi ise yalnızca Kral Ferdinand tarafından imzalanmış ve Aragon Krallığı tacı için geçerli olan versiyondur.
Öz itibarıyla, iki versiyon aynı yapıya sahiptir ve aynı fikirleri ortaya koymaktadır. İlk bölüm, hükümdarların Yahudileri sürgün etme kararını almalarının nedenlerini açıklamaktadır. İkinci bölüm ise sürgünün nasıl gerçekleştirileceğini ayrıntılı biçimde düzenlemektedir.
Ayrıca Bakınız
| ]Kaynakça
| ]- ^ "The Edict of Expulsion of the Jews - 1492 Spain". www.sephardicstudies.org. 21 Şubat 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Ekim 2025.
- ^ a b c d e f g h i j k l m n o p q r s t u v w x y z aa ab ac ad ae af ag ah Pérez, Joseph (2009). Breve historia de la Inquisición en España (İspanyolca). Grupo Planeta (GBS). s. 188. ISBN .
- ^ Gerber, Jane S. (1992). The Jews of Spain : a history of the Sephardic experience. Internet Archive. New York : Free Press. ss. 1-144. ISBN .
- ^ a b c d e f g h Kamen, Henry (1977). La Inquisición Española: una revisión histórica (İspanyolca). Grupo Planeta (GBS). ss. 44-46. ISBN .
- ^ "Jewish Migration from 1500 to the 20th Century Brewminate: A Bold Blend of News and Ideas" (İngilizce). 22 Mart 2019. 27 Ocak 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Ekim 2025.
- ^ Celia Prados García. "La Expulsión De Los Judíos Y El Retorno De Los Sefardíes Como Nacionales Españoles. Un Análisis Histórico-Jurídico" (PDF). 8 Temmuz 2025 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 20 Ekim 2025.
- ^ Mir, Meritxell (17 Şubat 2014). "Sephardic Jews eager to apply for Spanish citizenship". RNS (İngilizce). 29 Haziran 2025 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Ekim 2025.
- ^ "1492 and all that". The Economist. ISSN 0013-0613. 8 Temmuz 2025 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Ekim 2025.
- ^ "Opinion | Repatriating Spain's Jews (Published 2014)" (İngilizce). 1 Nisan 2014. 22 Şubat 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Ekim 2025.
- ^ "Spanish citizenship for Sephardic Jews". Immigration Lawyers Spain (İngilizce). 11 Temmuz 2025 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Ekim 2025.
- ^ a b "The Myth of "The Myth of the Andalusian Paradise" - Iberian Connections : Medieval and Early Modern Studies & Contemporary Critical Thought". iberian-connections.yale.edu. 26 Temmuz 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Ekim 2025.
- ^ O'Callaghan, Joseph F. (10 Eylül 2013). Reconquest and Crusade in Medieval Spain (İngilizce). University of Pennsylvania Press. ISBN .
- ^ a b c d e f Valdeón Baruque, Julio (2007). "El reinado de los Reyes Católicos. Época crucial del antijudaísmo español". In Gonzalo Álvarez Chillida; Ricardo Izquierdo Benito (eds.). El antisemitismo en España (in Spanish). Cuenca: University of Castilla-La Mancha. . s. 101.
- ^ Cailleaux, Christophe (15 Haziran 2013). "Chrétiens, juifs et musulmans dans l'Espagne médiévale. La convivencia et autres mythes historiographiques". Cahiers de la Méditerranée (Fransızca) (86): 257-271. doi:10.4000/cdlm.6878. ISSN 0395-9317. 13 Haziran 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi20 Ekim 2025.
- ^ a b UNDER CRESCENT AND CROSS | Kirkus Reviews (İngilizce). 6 Aralık 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Ekim 2025.
- ^ Darío Fernández-Morera (2016). The Myth of the Andalusian Paradise: Muslims, Christians, and Jews under Islamic Rule in Medieval Spain. Intercollegiate Studies Institute.
- ^ Pearce, S. J. (1 Ocak 2020). "The Myth of the Myth of the Andalusian Paradise: The Extreme Right and the American Revision of the History and Historiography of Medieval Spain". The Extreme Right and the Revision of History. 20 Mayıs 2025 tarihinde kaynağından arşivlendi20 Ekim 2025.
- ^ Rumeu de Armas, Antonio (1985). Consejo Superior de Investigaciones Científicas (ed.). New light on the Santa Fe capitulations of 1492 between the Catholic Monarchs and Christopher Columbus: institutional and diplomatic study. Editorial – CSIC Press. ss. 138-141.
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Vikipedi ozgur ansiklopedi Katolik Krallar huzurunda Elhamra Fermani nin Yahudi lider Don Yitzhak Abravanel e okunmasi Temsili 1492 yilinda Katolik Hukumdarlar Ispanyolca Los Reyes Catolicos olarak bilinen Kastilyali Isabella ile Aragonlu II Ferdinand Fernando tarafindan yayimlanan Elhamra Fermani sonrasinda Yahudilik in gereklerini uygulamaya devam edenler Ispanya dan surulmustur Bu fermanin temel amaci Ispanya daki genis konverso Hristiyanliga gecmis eski Yahudi nufusu uzerindeki Yahudi etkisini ortadan kaldirmak ve bu kisilerin yeniden Yahudilik e donmelerini engellemekti 1391 Pogromu nun bir sonucu olarak Ispanya daki Yahudilerin Sfaradim ספרדים Sefaradi yarisindan fazlasi Katoliklik e gecmistir Suregelen saldirilar nedeniyle 1415 yilina kadar yaklasik 50 000 kisi daha din degistirmistir Geriye kalanlarin buyuk bir kismi ise surgunden kacinmak icin Katoliklik i kabul etmeyi tercih etmistir Elhamra Fermani ve oncesindeki baskilar sonucunda 200 000 den fazla Yahudi Katoliklik e gecerken 40 000 ila 100 000 arasinda Yahudi ise Ispanya dan surulmustur Surgun edilenlerin kesin sayisi bilinmemekle birlikte bir kismi ilerleyen yillarda Ispanya ya geri donmustur Bu surgun Yahudilerin Osmanli topraklarina ozellikle Turkiye ve Balkan ulkeleri ve Fransa Hollanda Italya ve Akdeniz havzasina kitlesel gocune yol acmistir Ispanya dan kovulan Yahudileri kadirgalarla Osmanli topraklarina getirten Osmanli Sultani II Bayezid in Ispanya Krali Ferdinand i su sozlerle elestirmis olduguna rivayet edilir Ulkesini fakirlestirip benimkini zenginlestiren Ferdinand a siz kalkip da bilge bir hukumdar mi diyorsunuz 1924 te Miguel Primo de Rivera rejimi Sefarad Yahudi diasporasinin bir kismina Ispanyol vatandasligi tanimistir Bu karar II Vatikan Konsili nin ardindan 16 Aralik 1968 tarihinde Francisco Franco rejimi tarafindan resmi ve sembolik olarak yururlukten kaldirilmistir Bu gelisme Yahudilerin Ispanya da dinlerini acikca yasamaya baslamasindan ve sinagoglarin Ispanya nin Din Ozgurlugu Yasalari kapsaminda yeniden yasal ibadet yerleri olarak kabul edilmesinden yaklasik bir yuzyil sonra gerceklesmistir 2015 yilinda Ispanya Parlamentosu Cortes Generales ulkenin gecmisindeki utanc verici olaylari telafi etmek amaciyla Sefarad Yahudilerinin torunlarinin vatandaslik edinmesini mumkun kilan bir yasa kabul etmistir Bu yasa kapsaminda Elhamra Fermani nedeniyle Ispanya dan surulen Yahudilerin soyundan geldiklerini kanitlayabilen kisiler mevcut uyruklarini terk etmeksizin ve Ispanya da ikamet etme zorunlulugu olmaksizin Ispanyol vatandasi olabilmislerdir Basvurular icin son tarih 1 Ekim 2019 olarak belirlenmistir Surgun span Yahudilerin Avrupa daki surgun rotalari 2 Ocak 1492 tarihinde Katolik Ispanya Krallari Girnata Granada Emirligi ni fethederek bolgedeki Musluman egemenligine son verdiler Son Musluman hukumdar olan Boabdil adiyla da taninan Emir 12 Muhammed Alpujarras bolgesine cekildi Bu olay Reconquista Yeniden Fetih olarak adlandirilan surecin sonunu simgeler Ancak Reconquista nin surekli tekduze ve merkezi bir surec oldugu yonundeki geleneksel anlati modern tarihciler tarafindan sorgulanmistir Katolik Krallar tarafindan 1490 yilinda Bilbao Sehir Konseyi ne gonderilen bir mektupta kilise hukuku kanon hukuku ve kralliklarin mevcut yasalari uyarinca Yahudilerin krallik sinirlarinda tahammul edilen tabi ve vassal statusunde yasayan unsurlar olduklari ifade edilmistir Joseph Perez uc kulturlu Ispanya Hristiyan Musluman ve Yahudi kulturlerinin baris icinde bir arada yasadigi Ispanya soyleminin propaganda amacli kullanilan bir mit oldugunu ve tarihsel gerceklikten o denli uzaklastigini yalnizca yeni turden yanilsamalara yol acabilecegini belirtmektedir Henry Kamen e gore Hristiyan kralliklarinda hem Yahudilere hem de Muslumanlara asagilayici bir tutum sergilenmekteydi ve bu uc dini topluluk birbirlerinden ayri hayatlar surmekteydi Ote yandan Musluman yonetimler altindaki topraklarda Hristiyanlar ve Yahudiler kendi dinlerini surdurebilmek icin ozel bir vergi olan Cizye odemekle yukumluydu 12 ve 13 yuzyillarda Bati da Hristiyan kaynakli Yahudi karsitligi giderek siddetlenmis bu durum Papa III Innocentius tarafindan 1215 yilinda toplanan Dorduncu Laterano Konsili nde alinan sert Yahudi karsiti tedbirlerde acikca gorulmustur Iber Yarimadasi ndaki Hristiyan kralliklar da bu giderek saldirganlasan Yahudi karsitligi dalgasinin farkinda olmaktan uzak degildi Kastilya Kralligi nin kanun metinlerinden Siete Partidas da Yahudilerin Hristiyanlarla birlikte yasamalarinin nedeni olarak onlarin varliginin Hristiyanlara Rab Isa Mesih i carmiha gerenlerin soyundan geldiklerini hatirlatmasi olarak gosterilmistir Ancak buna ragmen krallar Yahudilerin krallik icindeki onemli islevleri nedeniyle onlari korumaya devam etmislerdir 14 yuzyilda Yahudilere yonelik gorece hosgoru donemi sona ermis ve yerini giderek artan catismalarin yasandigi bir doneme birakmistir Degisen sey zihniyetler degil kosullardir Uc dinli Ispanya nin refah donemi Yahudiler ile Hristiyanlarin isgucu piyasasinda birbirleriyle rekabet etmedikleri aksine her iki grubun da genel refaha katki sagladigi ve bu refahin nimetlerinden ortak sekilde yararlandigi bir toprak genislemesi demografik buyume ve ekonomik gelisme evresiyle cakismistir Bu donemde Kilise nin ve dilenci tarikatlarin militan anti Yahudi soylemleri toplumda fazla yanki bulmamistir Ancak 14 yuzyildaki savaslar ve Kara Veba nin oncesinde ve sonrasinda yasanan dogal afetler gibi toplumsal ekonomik ve siyasal donusumler yeni bir toplumsal baglam yaratmistir Halk baslarina gelen felaketlerin ilahi bir lanetin sonucu olduguna ve mutlaka isledikleri gunahlar nedeniyle cezalandirildiklarina inanmaktaydi Din adamlari inananlari tovbe etmeye davranislarini degistirmeye ve Tanri ya donmeye cagiriyordu Tam da bu baglamda Tanri yi olduren halk in Hristiyanlar arasinda varligini surdurmesi buyuk bir skandal olarak gorulmeye baslanmistir Arka Plan span 14 yuzyila kadar Endulus teki Musluman halifeliklerin egemenlikleri altinda yasayan Yahudiler gorece hosgorulu bir ortamda varliklarini surdurebilmislerdir Bu doneme Convivencia bir arada yasama adi verilmektedir Maria Rosa Menocal a gore Musluman yonetimi altindaki Yahudiler Muslumanlara kiyasla daha az hakka sahip olan zimmi statusundeydiler Buna karsin yine de Hristiyan Avrupa sindaki Yahudilere kiyasla daha avantajli bir konumdaydilar Mark R Cohen Under Crescent and Cross Hilal ve Hac Altinda adli eserinde Islam devletlerinde Yahudilere uygulanan onemli kisitlamalar olmasina ragmen Hristiyan dunyasindaki Yahudilerin maruz kaldigi feodal bagimlilik ustunlukcu baski ve seytanlastirma politikalarina benzer uygulamalara maruz kalmadiklarini belirtir Dario Fernandez Morera ise Ispanya daki Muslumanlar ve Yahudiler arasinda var oldugu ileri surulen uyumun 19 yuzyilda ortaya cikan bir abarti oldugunu iddia eder Ancak bu gorus asiri sagci ve Islamofobik bir bakis acisini yansittigi gerekcesiyle yogun bicimde elestirilmistir Fernandez Morera Orta Cag Ispanyasi ornegini kullanarak dinin kamusal alandaki yeri akademinin toplumsal yasamdaki islevi ve siyaset uzerine yurutulen tartismalarda acikca asiri sagci ve muhafazakar Hristiyan bir politik ve kulturel soylemi desteklemektedir 1391 Yahudi Katliamlari ve Sonuclari span Iber Yarimadasi ndaki Yahudilere yonelik ilk genis capli siddet dalgasi 1321 yilinda Cobanlar Seferi nin Pireneler uzerinden Navarra Kralligi na ulasmasinin ardindan meydana gelmistir Bu olaylar sonucunda Pamplona ve Estella Lizarra daki Yahudi cemaatleri katledilmistir Yaklasik yirmi yil sonra 1348 de veba salgininin Kara Olum yarattigi toplumsal sarsinti basta Barselona olmak uzere Katalonya Prensligi ndeki cesitli kentlerdeki Yahudi mahallelerine Juderias yonelik saldirilara yol acmistir Kastilya Kralligi nda Yahudi karsiti siddet buyuk olcude Kastilya Krali I Pedro nun hukumdarligi doneminde yasanan ic savasla baglantiliydi Bu catisma sirasinda tahtta hak iddia eden Enrique de Trastamara yi daha sonra Kastilya Krali II Enrique olarak da bilinir destekleyen taraf Yahudi karsitligini bir propaganda araci olarak kullandi Enrique uvey kardesi Kral I Pedro yu Yahudilere ayricalik tanimakla sucladi Yahudilere yonelik ilk katliam 1355 yilinda Enrique de Trastamara nin taraftarlarinin Toledo kentine girmesiyle gerceklesti Benzer bicimde on bir yil sonra Briviesca nin ele gecirilmesi sirasinda da ayni turden bir katliam yasandi 1366 yilinda Burgos ta kendilerinden talep edilen yuksek vergiyi odeyemeyen Yahudiler kolelestirilerek satilmistir 1367 de Valladolid kentinde ise Yasasin Kral Enrique sloganlari esliginde Yahudilere saldirilmistir Bu olaylarda can kaybi yasanmamis olmakla birlikte kentteki sinagoglar yakilarak tahrip edilmistir Yahudiler acisindan en buyuk felaket 1391 yilinda Kastilya Kralligi ile Aragon Taci topraklarinda Yahudi cemaatlerinin toplu katliama ugramasiyla gerceklesmistir Saldirilar kundaklamalar yagmalar ve katliamlar Haziran ayinda Sevilla da baslamistir Ecija basdiyakonu Kidemli bas piskopos hizmetkari Ferrand Martinez Sevilla baspiskoposunun olumuyle ortaya cikan otorite boslugundan yararlanmistir 1378 de baslattigi Yahudi karsiti vaazlarini giderek sertlestiren Martinez sinagoglarin yikilmasini ve dua kitaplarinin el konulmasini emretmistir Ocak 1391 de belediye yetkilileri tarafindan Yahudi mahallesine yonelik bir saldiri onlenmisse de Haziran ayinda yuzlerce Yahudi oldurulmus evleri yagmalanmis ve sinagoglari kiliseye donusturulmustur Bazi Yahudiler kacmayi basarirken dehsete kapilan digerleri vaftiz edilerek Hristiyanliga gecmeyi talep etmistir Sevilla dan baslayan Yahudi karsiti siddet dalgasi kisa surede tum Endulus e oradan da Kastilya nin diger bolgelerine yayilmistir Agustos ayinda ise bu olaylar Aragon Taci topraklarina ulasmistir Katliamlar yagmalar ve kundaklamalar neredeyse her yerde meydana gelmistir Hayatta kalmayi basaran Yahudilerden bir kismi Navarra Portekiz ve Fransa kralliklarina ya da Kuzey Afrika ya siginarak kacmis bir kismi ise olumden kurtulmak icin vaftiz olarak Hristiyanlik a gecmeye mecbur kalmistir Kesin sayilari belirlemek guc olmakla birlikte Barselona da yaklasik 400 Yahudi Valensiya da 250 Lleida da ise 68 kisi oldurulmustur 1391 Katliami nin ardindan Yahudi karsiti onlemler onemli olcude sertlestirilmistir Kastilya Kralligi nda 1412 yilinda Yahudi erkeklerin sakallarini uzatmalari zorunlu kilinmis ayrica Yahudilerin taninabilmeleri icin giysilerine kirmizi renkte ayirt edici bir isaret dikmeleri mecburi hale getirilmistir Aragon Taci topraklarinda ise Talmud a sahip olmak yasadisi ilan edilmis her Yahudi cemaati icin yalnizca bir sinagog bulundurulmasina izin verilmistir Ayrica dilenci tarikatlari ozellikle Dominikenler ve Fransiskenler Yahudilerin Hristiyanlik a gecmesini saglamak amaciyla misyonerlik faaliyetlerini yogunlastirmislardir Valensiyali Dominiken rahip Vincent Ferrer krallarin destegiyle yurutulen bu donusturme kampanyasinda belirleyici bir rol oynamistir Aragon Taci nda Yahudilerin yilda uc kez Hristiyan vaazlarini dinlemeye zorunlu olduklarina dair bir kararname yayimlanmistir 1391 katliamlari ve bu olaylarin ardindan uygulanan baskici tedbirler sonucunda 1415 yilina gelindiginde Kastilya ve Aragon daki Yahudilerin yarisindan fazlasi aralarinda bircok haham ve cemaat onderinin de bulundugu bir kesim Yahudi hukukundan Musa Yasasi ndan vazgecerek vaftiz olmus ve Hristiyanlik a gecmistir 15 Yuzyilda Yahudiler span 1391 katliamlarinin ve bunlari izleyen yogun Hristiyan vaazlarinin ardindan 1415 yilina gelindiginde Kastilya ve Aragon kralliklari topraklarinda dinlerini uygulamayi surduren Yahudilerin sayisi 100 000 i zor buluyordu Tarihci Joseph Perez bu donemi soyle degerlendirmistir Ispanyol Yahudiligi bu felaketten asla kurtulamayacakti Yahudi toplumu bu krizin ardindan yalnizca fiziksel olarak degil ayni zamanda ahlaki ve entelektuel acidan da derin bir cokus yasamistir Aragon Taci topraklarinda 15 yuzyilin ilk yarisina gelindiginde Barselona Valensiya ve Palma gibi onemli merkezlerde Yahudilik neredeyse tamamen ortadan kalkmistir 1424 yilinda Barselona daki Yahudi cemaati artik gereksiz goruldugu gerekcesiyle resmen lagvedilmistir yalnizca Zaragoza cemaati varligini surdurebilmistir Kastilya Kralligi nda ise gecmiste canli birer Yahudi yerlesimi olan Sevilla Toledo ve Burgos gibi sehirlerdeki Yahudi cemaatleri buyuk olcude cozulmustur 1492 deki Yahudi surgunu yilina gelindiginde Aragon Taci topraklarinda eski nufusun yalnizca dortte biri kalmisti Ornegin bir zamanlar onde gelen bir dini ve entelektuel merkez olan Girona da yalnizca 24 Yahudi aile kalmisti Kastilya da yasayan Yahudi nufusu ise 80 000 in altina dusmustu 1391 ayaklanmalari oncesinde yalnizca Sevilla da yaklasik 500 Yahudi aile bulunuyordu Tarihci Joseph Perez in hesaplamalarina gore surgun sirasinda Ispanya da toplam Yahudi nufusu 150 000 in altindaydi bunlar Aragon Taci nda 35 ve Kastilya Kralligi nda 216 Yahudi cemaati icinde dagilmisti Her iki bolgede de Yahudilerin buyuk sehirlerden ayrilarak Hristiyan asiriliklarinin daha az goruldugu kucuk kasabalara ve kirsal bolgelere yerlestikleri gozlemlenmistir 1391 1415 yillari arasindaki kritik donemin ardindan Yahudiler uzerindeki baski onemli olcude azalmistir Artik el konulan sinagoglarini ve dini kitaplarini geri alma surecinde daha fazla ozgurluk kazanan Yahudiler kirmizi kurdele tasima zorunlulugu veya rahiplerin vaazlarina katilma yukumlulugu gibi bazi zorunluluklardan kacinabilmislerdir Ayrica Yahudi cemaatlerinin ic orgutlenmesi ve dini faaliyetleri yeniden yapilandirilmistir Bu 1432 yilinda Valladolid de toplanan Yahudi cemaati vekilleri tarafindan varilan anlasmalar ve kral tarafindan onaylanmasi sayesinde mumkun olmustur Bu anlasmalar Kastilya Taci nin resmi olarak tebaasinin bir azinliginin Hristiyan olmayan bir dine sahip olmasini kabul etmesi ve bu azinligin yasal olarak var olma hakkini tanimasi anlamina geliyordu Boylece Yahudi toplumu kraliyet onayiyla yeniden insa edilmistir Valladolid toplantisina baskanlik eden Abraham Benveniste hem tum kralliktaki Yahudiler uzerinde yetkiye sahip saray hahami olarak atanmis hem de ayni zamanda kralin Yahudiler uzerindeki temsilcisi konumuna getirilmistir 15 yuzyilin son ceyreginde Katolik hukumdarlar donemi boyunca bircok Yahudi kirsal koylerde yasamis ve tarimsal faaliyetlerle ugrasmistir Zanaat ve ticaret artik Yahudilerin tekelinde degildi uluslararasi ticaret buyuk olcude Hristiyanlik a gecmis olan Konversolarin yani donusturulmuslerin eline gecmisti Yahudiler para odunc verme tefecilik faaliyetlerine devam etmis olmakla birlikte Hristiyan tefecilerin sayisi onemli olcude artmistir Yahudiler ayrica kraliyet kilise ve lordluk vergilerini toplama gorevlerini surdurmuslerdir ancak bu alandaki onemi de azalmistir Ornegin Kastilya da sadece gelirin dortte birinden sorumlu olmuslardir Bununla birlikte Kastilya sarayinda Yahudiler onemli idari ve mali gorevler ustlenmislerdir Buna karsin ayni rolu Aragon Taci nda oynayamamislardir One cikan kisilerden Abraham Senior Seneor 1488 den itibaren bir kolluk kuvveti olarak gorev ypan Kutsal Kardeslik olusumu olarak da bilinen Santa Hermandad in bas hazinedari ve Kastilya nin bas hahami olarak gorev yapmistir Kutsal Kardeslik Granada Savasi nin finansmaninda kilit bir organdir Yuce Abravanel ise Kastilya Taci nin gelir toplama ve sigir surulerinin denetiminde onemli bir gorev ustlenmistir Buna karsin tarihci Joseph Perez Yahudilerin saraydaki rolunun abartilmamasi gerektigini vurgular Gercek su ki devlet hem burokratik mekanizma hem de mal yonetimi acisindan Yahudilere muhtac degildi 15 yuzyilin sonlarinda Ispanyol Yahudi toplumu zengin ve etkili olmaktan uzakti Tarihci Joseph Perez in belirttigi gibi Aslinda surgun zamaninda Ispanyol Yahudileri homojen bir sosyal grup olusturmuyordu Iclerinde Hristiyan toplumunda oldugu gibi siniflar vardi cok az sayida zengin ve yuksek mevkilere sahip kisiler bulunurken buyuk cogunlugu ciftciler zanaatkarlar ve kucuk esnaflardan olusuyordu Yahudileri bir arada tutan unsur taninan Hristiyan inancindan farkli olan kendi dini inanclarini surdurmeleriydi Bu durum onlari monarsi icinde ayri bir topluluk haline getiriyor ve ayni zamanda tahtin mulkiyeti olarak gorulerek korunmalarini sagliyordu 7 Temmuz 1477 tarihli ve Trujillo daki Yahudilere yonelik olaylara yanit olarak yazilmis bir mektupta Kastilya Kralicesi I Isabel Yahudi cemaatini kendi korumasi altina alarak uyelerine yonelik her turlu baski veya asagilamayi yasaklamis ve soyle demistir Kralliklarimdaki tum Yahudiler benim mulkum olup korumam altindadir ve onlari savunmak korumak ve adalet icinde tutmak benim gorevimdir Boylece Yahudiler devlet icinde bir devlet degil cogunluk Hristiyan toplumunun yaninda var olan kucuk bir topluluk olarak goruluyordu Bu topluluk icinde uyeleri uzerinde yetki kullanan kraliyet hahami gibi bir otorite kraliyet tarafindan ataniyordu Yahudi cemaatleri ic orgutlenmelerinde genis bir ozerklik hakkina sahipti Cemaatin yasamini yoneten yaslilar konseyi kura ile seciliyordu Yahudi cemaatleri kendi vergilerini toplayarak ibadet yerlerinin sinagoglarin ve haham egitimlerinin bakimini sagliyor Yahudi hukukuna gore yonetiliyor ve kendi medeni mahkemelerine sahip oluyordu Ancak 1476 tarihli Madrigal Cortes de Madrigal den itibaren ceza davalari kraliyet mahkemelerine devredilmisti Buna ragmen Yahudiler tam sivil haklara sahip degildi Hristiyanlara kiyasla cok daha agir bir vergi yukumlulugu altindaydilar Bunun yaninda Hristiyanlar uzerinde yetki kullanabilecek kamu gorevlerinden dislanmislardi Tarihci Joseph Perez e gore Yahudilerin yasadigi durum iki sorun teskil ediyordu Kralin tebaasi ve vassali olarak Yahudilerin gelecege dair hicbir garantisi yoktu Kral istedigi zaman Yahudi cemaatlerinin ozerkligini kaldirabilir veya yeni ve en onemli vergileri talep edebilirdi Butun bu baglamda Orta Cag in son donemlerinde modern niteliklere sahip bir devlet yapisi olusturulmaya calisilirken ayri ve ozerk topluluklarin varligi modern bir devletin gerekleriyle bagdastirilabilir miydi sorusunun gundeme gelmemesi dusunulemezdi Iste asil sorun bu idi Konversolar ve Engizisyon span Ispanya nin Toledo sehrinde bulunan gercek adi Samuel Levi Sinagogu olan ve 1492 den sonra adi El Transito olarak degistirilen sinagog 15 yuzyilda Yahudilerin dinlerinden dondurulmesi Konverso olma en onemli sorun olmaktan cikmisti Tarihci Henry Kamen e gore dinlerini degistirmek zorunda kalan Yahudilerin sayisi muhtemelen yaklasik uc yuz bin kisiydi Hristiyanlastirilmis Yahudi terimi vaftiz edilmis Yahudiler ve onlarin soyundan gelenler icin kullaniliyordu Bircok konverso zorla Hristiyanlastirildigindan kendilerini Eski Hristiyan sulalelerinde Yahudi veya Musluman kani bulunmayan kimse olarak gorenler tarafindan siklikla guvensizlikle karsilaniyorlardi Yahudilerin biraktigi ekonomik ve mesleki pozisyonlarin cogu Konversolar tarafindan dolduruldu Bu kisiler 1391 oncesinde Yahudi cemaatlerinin yogun oldugu bolgelerde toplanarak Yahudilerin daha once yuruttugu ticaret ve zanaat faaliyetlerini surdurduler Hristiyan olmalari nedeniyle Yahudilere yasak olan meslek ve ugraslara erisim hakki kazandilar Bazilari dini gorevlerde de yer alarak kanon prior ve hatta piskopos unvanlarina kadar yukseldiler Konverso larin sosyo ekonomik konumu Eski Hristiyanlar tarafindan suphe ve guvensizlikle karsilaniyordu Bu durum kendilerini Hristiyan olarak tanimlayan ve Yahudi kokenleriyle ovunen bireylerde yani Isa nin soyundan geldiklerini dusunenlerde kimlik bilincinden kaynaklanan bir hosnutsuzluk ile daha da pekisiyordu 1449 1474 yillari arasinda ekonomik sikintilar ve siyasi krizlerin yasandigi Kastilya da ozellikle IV Enrique doneminde ic savas sirasinda Konversolara karsi halk ayaklanmalari patlak verdi Bu ayaklanmalarin ilki ve en buyugu 1449 da Toledo da gerceklesti Bu sirada Yargi Tuzugu kabul edilerek Yahudi kokenli hicbir itirafcinin belediye gorevlerine atanmasi yasaklandi Bu duzenleme sonraki yuzyilda uygulanan Hristiyanlarin kan safiyetini irkci bir bicimde saglamaya yonelik cikarilmis olan Limpieza de Sangre yasalarinin oncusu niteligindeydi Ayaklanmalarin kaynagi ozellikle Endulus teki ekonomik sikintilardi aclik durumu ve salgin hastaliklar ile daha da agirlasmisti Baslangicta bu ayaklanmalar ozellikle konversolara yonelmemisti ancak halkin ofkesinden yararlanan siyasi gruplar ve demagoglar bu hosnutsuzlugu konversolara karsi kanalize ettiler Dinlerini degistirmek zorunda birakilmis Yahudilere yonelik saldirilari mesrulastirmak icin Konversolar sahte Hristiyanlar olmakla itham edilip gizlice Yahudilik in dini vecibelerini yerine getirmekle suclandilar Tarihci Joseph Perez e gore 1391 deki kitlesel ofke veya 15 yuzyilin baslarindaki misyonerlik baskilari nedeniyle Hristiyanlik a gecen bazi kisiler tehlikenin gectigi gorulunce eski inanclarina gizlice donduler Ispanyollar bu durumu Konversolarin yeniden Yahudilesmeleri olarak adlandirdilar Gizli Yahudilik suclamalari ozellikle onde gelen bazi Konversolarin vaftiz edildikten sonra Yahudi rituellerini yerine getirmeleriyle daha da inandirici hale geliyordu Ancak Perez e gore Yahudilesenler bir azinlik olusturuyordu her ne kadar nispeten onem tasisalar da Tarihci Henry Kamen 1470 lerin sonunda konversolar arasinda belirgin veya kanitlanmis bir Yahudilesme hareketinin olmadigini belirtmektedir Kamen ayrica bir konverso nun Yahudilesmekle suclandiginda cogu zaman sunulan kanitlarin aslinda Yahudi kokenine ait kulturel unsurlar oldugunu vurgular Ornegin Cumartesi gununu Pazar gunu yerine dinlenme gunu olarak kabul etmek veya yeni inanci yeterince bilmemek Iznik Itikadi ni bilmemek et perhizi doneminde et yemek gibi gibi durumlar suclama icin kullanilmistir Iste boylece Konverso Sorunu ortaya cikmistir Kilisenin resmi ogreti ve hukuk kurallarina gore vaftiz edilenler eski inanclarindan vazgecemez ve Yahudilik dininin vecibelerini tatbik etmeye devam ederse o halde gizli Yahudi Kripto Yahudi ve sapkin olarak ilan edilir ve cezalandirilmasi gerekmekteydi Bu durum cesitli kesimlerin seslerini yukseltmesine yol acti Bunlar arasinda bazi konversolar da yer almakta olup kendi vaftizlerinin samimiyetini sorgulamak istememekteydiler Zira Marrano yani domuz olarak adlandirilmaya baslanan bu sahte Hristiyanlar toplumsal bir tehlike olarak goruluyordu Ayni zamanda Yahudilerin Hristiyanlar arasinda varliginin Konversolari Musa Kanunu nu uygulamaya devam etmeye tesvik ettigi fikrini guclendirdi Bu anlayis ilerleyen yillarda Engizisyon un kurulusunu ve uygulamalarini sekillendiren temel argumanlardan biri haline gelmistir Kastilya Kralicesi I Isabella 1474 yilinda tahta ciktiginda Aragon Kralligi nin varisi ve gelecegin II Ferdinand i ile zaten evliydi Bu donemde kripto Yahudilik yani gorunuste Hristiyan olup gizlice Yahudi dinini surdurmek yasal olarak cezalandirilmiyordu Bunun nedeni Yahudilere karsi bir hosgoru degil hukuki gerekcelerdi Isabella ve Ferdinand ozellikle 1475 yilinda Sevilla daki Dominiken tarikati oncusu Rahip Alonso de Ojeda nin sundugu bazi endise verici raporlarin ardindan Konverso Sorunu olarak adlandirilan meseleyle yuzlesmeye karar verdiler Ojeda sehirde cok sayida Konversonun gizlice hatta bazilarinin acikca Yahudi dinini uyguladigini bildirmisti Bu raporlari aldiktan sonra Katolik hukumdarlar Papa IV Sixtus a basvurarak kendi kralliklarinda bir grup engizisyon gorevlisi atama yetkisi talep ettiler Papa 1 Kasim 1478 tarihli Exigit sincerae devotionis baslikli papalik fermaniyla bu talebi kabul etti Bu belgede belirtildigi uzere Engizisyon Mahkemesi nin kurulmasiyla birlikte yetkililer sorusturma icin yeterli arac ve yontemlere sahip olacaklardi Tarihci Joseph Perez e gore II Ferdinand ve I Isabella Engizisyon un Konversolarin topluma nihai olarak asimile olmasini saglayacagina inaniyorlardi Onlara gore bir gun tum yeni Hristiyanlar Yahudiligi butunuyle reddedecek ve artik toplumun diger uyelerinden hicbir farklari kalmayacakti Yahudilere Karsi Ayrimcilik Yapilmasi 1480 span Hukumdarliklarinin basindan itibaren Isabella ve Ferdinand Yahudileri koruma konusunda hassasiyet gostermislerdi Zira Yahudiler kraliyet mulku olarak kabul edilmekteydi Ornegin 6 Eylul 1477 tarihinde Sevilla Yahudi cemaati adina yazilan bir mektupta Kralice I Isabella onlarin guvenligine dair soyle teminat vermistir Genel olarak ve her bir birey ozelinde Yahudi cemaati mensubu Yahudilerini koruma altina aliyorum hem kisilerinin hem de mallarinin guvenligini sagliyorum her turlu saldiriya karsi koruma sagliyorum Onlara saldirilmasini oldurulmesini veya zarar verilmesini yasakliyorum ayrica saldiriya ugradiklarinda oldurulduklerinde veya zarar gorduklerinde pasif bir tutum sergilemelerini de yasakliyorum Bu nedenle Katolik Hukumdarlar 1492 yilina kadar Yahudilere karsi olumlu bir tutum sergileyen kisiler olarak taninmislardir Ornegin Alman gezgin Nicolas de Popielovo 1484 1485 yillarinda Ispanya yi ziyaret ettikten sonra sunlari ifade etmistir Katalonya ve Aragon dan gelen tebaasi bunu acikca dile getiriyor ve Ispanya da bircok kisiden duydum ki Kralice Yahudilerin koruyucusudur ve bir Yahudi kadinin kizidir Ancak Katolik hukumdarlar bircok kez dilenci tarikat mensubu rahiplerin vaazlariyla kiskirtilan Yahudilerin maruz kaldigi tum sikinti ve ayrimciligi ortadan kaldiramamislardir Catismayi sona erdirmek amaciyla Yahudileri ayri yerlesim bolgelerine ayirmaya karar vermislerdir Zaten 1476 daki Madrigal Meclisi nde Cortes Hukumdarlar 1412 tarihli Yahudilere iliskin emrin ihlal edilmesine itiraz etmislerdir Bu emirler arasinda luks giysi giymenin yasaklanmasi sag omuzda kirmizi bir isaret tasimak zorunlulugu Hristiyanlar uzerinde yetki gerektiren gorevler ustlenmenin yasaklanmasi Hristiyan hizmetci bulundurmanin yasaklanmasi tefecilik yapilmasinin yasaklanmasi gibi duzenlemeler yer almaktaydi Ancak 1480 daki Toledo Meclisi nde Cortes bu normlari uygulamak icin cok daha ileri bir adim atilmistir Yahudilerin sadece gunduz saatlerinde mesleklerini icra etmek amaciyla disari cikabilecekleri ayri mahallelerde yasamaya zorlanmalari kararlastirilmistir O zamana kadar Yahudi mahalleleri Juderias Yahudilerin yasadigi sinagoglarinin kasaplarinin bulundugu alanlar sehirlerde ayri bir dunya olusturmamaktaydi Juderiaslarda Hristiyanlar da yasiyor ve bazi Yahudiler mahalle disinda ikamet ediyordu 1480 ten itibaren Yahudi mahalleleri duvarlarla cevrilen gettolara donusturulmustur Yahudiler Hristiyanlik acisindan karisiklik ve zarar olusmasini onlemek amaciyla bu alanlara hapsedilmislerdir Bu surecin tamamlanmasi icin iki yillik bir sure ongorulmusse de uygulama on yili askin bir sure devam etmistir Cortes tarafindan onaylanan ve bolgedeki Muslumanlara da uygulanacak metin su sekildedir Soz konusu Yahudi ve Musluman cemaat mensuplarina bildiriyoruz Her birinin belirtilen iki yillik sure icinde ilgili prosedur ve duzenlemeye uygun olarak ayrilmis evlere yerlestirilmesi bu evlerde yasamalari ve olmeleri bundan boyle Hristiyanlarin yasadigi alanlarda veya Yahudi ve Musluman mahallelerine tahsis edilmis belirlenmis bolgeler disinda baska yerlerde ikamet etmemeleri gerekmektedir Toledo meclisince Cortes onaylanan kraliyet karari onceden Caceres veya Soria gibi bazi Kastilya yerlesimlerinde Yahudilerin haklarinin zaten sinirlandirilmis olmasi durumuna dayaniyordu Ozellikle Soria da bu uygulama Yahudilerin Hristiyanlarin arasinda yasamasindan ikamet etmesinden ve bulunmasindan dogan zararlardan kacinmak amaciyla Katolik hukumdarlarin onayiyla gerceklestirilmisti Kralicenin dini konulardaki danismani olan ve Konverso Sorununu zor kullanarak cozmeye karsi cikan Fray Hernando de Talavera da ayrimi hakli gostermistir Ayrimin gerekcesi olarak Hristiyanlar ve Yahudiler arasindaki karisiklik ve asiri samimiyetten ve kutsal dini yasa ve doktrinler ile sivil yasalarin Hristiyanlarla olan iliskilerinde emrettigi her seyin yerine getirilmemesinden dogan bircok gunahtan kacinmak olarak gosterilmistir Yahudileri gettolarda tutma karariyla amac yalnizca onlari Hristiyanlardan ayirmak ve korumak degildi Ayni zamanda onlarin faaliyetlerine bir dizi engel koymak da soz konusuydu Bu engeller Yahudilerin normal bir yasam surebilmeleri icin Yahudi statulerinden vazgecmek zorunda kalacaklarina ikna olmalarini saglayacak sekilde tasarlanmisti Bu surecte donusum henuz zorunlu kilinmamis ozerk statuleri dokunulmamisti Ancak uygulamalar oyle bir noktaya vardi ki Yahudiler sonunda tek cikis yolunun vaftiz oldugunu kendilerine kabullendirmek zorunda kaliyorlardi Yahudilerin Endulus ten Surgunu 1483 span Krallar tarafindan atanan ilk Engizisyon mufettisleri Kasim 1480 de Sevilla ya gelmis ve derhal korku yaymaya baslamislardir Ilk yillarda yalnizca bu sehirde 700 idam karari ve 5 000 den fazla uzlastirma karari verilmistir bunlar hapis cezasi surgun veya basit tovbeler anlamina gelmekteydi Bu yaptirimlar ayni zamanda mulklerin musaderesi ve kamu gorevleri ile kilise menfaatlerinden men edilme cezalarini da icermekteydi Sorusturmalar sirasinda Engizisyon gorevlileri uzun suredir bircok Konversonun Yahudi akrabalariyla bir araya gelerek Yahudi bayramlarini kutladigini ve hatta sinagoglara katildigini kesfetmislerdir Bu durum Konversolarin Yahudilerle temaslarini surdurdugu surece gizli Yahudiligi sona erdirmenin mumkun olmayacagi sonucunu dogurmustur Bunun uzerine Engizisyon yetkilileri krallardan Endulus teki Yahudilerin surulmesini talep etmislerdir Bu talep kabul edilmis ve 1483 yilinda krallar Sevilla Cordoba ve Cadiz piskoposluklarindaki Yahudilere Extremadura ya gitmeleri icin alti aylik bir sure vermistir Emirlerin ne derece siki bir sekilde uygulandigi konusunda supheler bulunmaktadir Zira 1492 deki nihai surgun sirasinda bazi tarihciler Endulus ten 8 000 ailenin Cadiz den digerlerinin ise Cartagena ve Aragon Kralligi limanlarindan yola ciktigini kaydetmektedir Ote yandan Zaragoza ve Teruel deki Yahudilerin surgunu de gundeme gelmis ancak sonunda uygulanmamistir Julio Valdeon a gore Endulus teki Yahudilerin surulmesi karari ayrica Kastilya Kralligi ile Girnata Emirligi arasindaki sinirdan uzaklastirilma istegine de dayanmaktaydi Zira 1480 ler ve 1490 larin ilk yillarinda bu sinir Iber Yarimadasi ndaki Islam in son kalesinin ortadan kalkmasiyla sonuclanan savasin sahnesi olmustur 1492 Elhamra Surgun Fermani nin Olusumu span Yahudilerin Ispanya dan surulmelerine neden olan Elhamra Fermani 1492 yili 31 Mart ta Granada Savasi nin hemen ardindan Katolik Hukumdarlar Granada daki Yahudilerin surgun edilmesine iliskin kararnameyi yani Elhamra Surgun Fermani ni imzalamislardir Bu kararname kralliklarindaki tum sehir kasaba ve lordluklara gonderilmis 1 Mayis a kadar okunmamasi veya kamuoyuna duyurulmamasi konusunda kati talimatlar verilmistir Bazi onde gelen Yahudilerin kararnamenin yururluge girmesini engellemeye veya yumusatmaya calismis olmalari olasidir Ancak basarili olamamislardir Bu Yahudiler arasinda one cikan isim Kral Ferdinand a onemli bir miktar para teklif eden Don Yitzhak Abravanel dir Yaygin bir efsaneye gore Engizisyon Genel Yoneticisi Tomas de Torquemada bunu ogrendiginde kralin huzuruna cikar ve ayaklarinin onune bir hac atarak sunlari soylemistir Yehuda Efendimizi otuz gumus paraya satti Majesteleri simdi bunu otuz bin karsiliginda satmak uzere Israilli tarihci Benzion Netanyahu ya gore Julio Valdeon un aktardigi bicimiyle Abravanel Kralice Isabella ile gorustiginde kralice ona sunlari soylemistir Bunu benden mi kaynaklandigini saniyorsun Tanri bu dusunceyi Kral in kalbine koymustur Surgun Fermaninin imzalanmasindan birkac ay once Avila kentinde bir auto da fe inanc durusmasi duzenlenmistir Bu torende Engizisyon tarafindan yargilanan uc Konverso ve iki Yahudi bir Hristiyan cocuga karsi islendigi iddia edilen torensel bir suc nedeniyle canli olarak yakilmislardir Bu dava Orta Cag boyunca Hristiyan topluluklar arasinda yaygin olan kan iftirasi inancini uzerine bina edilmistir Soz konusu asilsiz iftiraya gore Yahudiler Hamursuz Bayrami Pesah sirasinda Hristiyan cocuklari kacirarak oldurmekte onlarin kanini dinsel torenlerinde hamursuz ekmegi yapiminda matsa kullanmaktaydilar Bu tur iddialar somut kanitlardan yoksun olmalarina ragmen halk arasinda derin bir korku ve dusmanlik yaratmis Yahudilere yonelik siddet olaylarini ve toplu cezalandirmalari mesrulastirmistir Bu baglamda La Guardia Cocugu El Nino de La Guardia olarak bilinecek bu kurban uzerinden sekillenen dava Ispanya da Yahudilere karsi artan dinsel ve toplumsal nefretin doruk noktasina ulasmasina ve Yahudilerin surgununu mesrulastirmaya elverisli bir ortamin olusmasina onemli olcude katkida bulunmustur Bas engizisyoncu Tomas de Torquemada Katolik Hukumdarlar tarihci Luis Suarez in belirttigine gore fermanin kaleme alinmasi gorevini tam olarak Engizisyon genel yoneticisi Tomas de Torquemada ve onun isbirlikcilerine vermislerdir Torquemada ya belgede yansitilmasi gereken uc on kosul belirlenmistir Surgunun gerekcelendirilmesi Yahudilerin iki yeterince ciddi sucla yani tefecilik ve sapkin dini inanc uygulamalari nedeniyle itham edilmesi yoluyla saglanacakti Din degistirme veya terk etme Yahudilere vaftiz olarak Hristiyanligi kabul etme veya surgunu secme konusunda karar vermeleri icin yeterli bir sure taninacakti Malvarliklarina el koyma Musa yasasina sadik kalmaya devam edenler tasinir ve tasinmaz mallarini elden cikarma hakkina sahip olacaklardi Buna karsin yururlukteki yasalarca belirlenen kisitlamalara gore yanlarinda altin gumus veya at goturmeleri yasaklanmisti Torquemada fermanin taslagini 20 Mart 1492 tarihinde hukumdarlara sunmus Katolik Hukumdarlar ise belgeyi 31 Mart 1492 de Granada da imzalamis ve yayimlamislardir Tarihci Joseph Perez e gore hukumdarlarin fermanin hazirlanmasi gorevini Torquemada ya vermis olmalari Engizisyon un bu meseledeki oncu ve belirleyici rolunu acik bicimde gostermektedir 31 Mart tarihinde Granada da yayimlanan ferman Torquemada tarafindan hazirlanmis olan taslak fermana dayaniyordu Bu taslak Yuce Majestelerinin irade ve rizasiyla kaleme alinmis olup 20 Mart tarihli ve Santa Fe menselidir Bu fermana iliskin iki farkli versiyon bulunmaktadir Birincisi her iki hukumdar tarafindan imzalanmis olan ve Kastilya Kralligi taci icin gecerli versiyondur Ikincisi ise yalnizca Kral Ferdinand tarafindan imzalanmis ve Aragon Kralligi taci icin gecerli olan versiyondur Oz itibariyla iki versiyon ayni yapiya sahiptir ve ayni fikirleri ortaya koymaktadir Ilk bolum hukumdarlarin Yahudileri surgun etme kararini almalarinin nedenlerini aciklamaktadir Ikinci bolum ise surgunun nasil gerceklestirilecegini ayrintili bicimde duzenlemektedir Ayrica Bakiniz span II Bayezid Turkiye de Yahudilik Ladino Yahudi Ispanyolcasi Kaynakca span The Edict of Expulsion of the Jews 1492 Spain www sephardicstudies org 21 Subat 2017 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 20 Ekim 2025 a b c d e f g h i j k l m n o p q r s t u v w x y z aa ab ac ad ae af ag ah Perez Joseph 2009 Breve historia de la Inquisicion en Espana Ispanyolca Grupo Planeta GBS s 188 ISBN 978 84 9892 011 6 Gerber Jane S 1992 The Jews of Spain a history of the Sephardic experience Internet Archive New York Free Press ss 1 144 ISBN 978 0 02 911573 2 a b c d e f g h Kamen Henry 1977 La Inquisicion Espanola una revision historica Ispanyolca Grupo Planeta GBS ss 44 46 ISBN 978 84 8432 670 0 Jewish Migration from 1500 to the 20th Century Brewminate A Bold Blend of News and Ideas Ingilizce 22 Mart 2019 27 Ocak 2021 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 20 Ekim 2025 Celia Prados Garcia La Expulsion De Los Judios Y El Retorno De Los Sefardies Como Nacionales Espanoles Un Analisis Historico Juridico PDF 8 Temmuz 2025 tarihinde kaynagindan arsivlendi PDF Erisim tarihi 20 Ekim 2025 Mir Meritxell 17 Subat 2014 Sephardic Jews eager to apply for Spanish citizenship RNS Ingilizce 29 Haziran 2025 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 20 Ekim 2025 1492 and all that The Economist ISSN 0013 0613 8 Temmuz 2025 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 20 Ekim 2025 Opinion Repatriating Spain s Jews Published 2014 Ingilizce 1 Nisan 2014 22 Subat 2020 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 20 Ekim 2025 Spanish citizenship for Sephardic Jews Immigration Lawyers Spain Ingilizce 11 Temmuz 2025 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 20 Ekim 2025 a b The Myth of The Myth of the Andalusian Paradise Iberian Connections Medieval and Early Modern Studies amp Contemporary Critical Thought iberian connections yale edu 26 Temmuz 2024 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 20 Ekim 2025 O Callaghan Joseph F 10 Eylul 2013 Reconquest and Crusade in Medieval Spain Ingilizce University of Pennsylvania Press ISBN 978 0 8122 0306 6 a b c d e f Valdeon Baruque Julio 2007 El reinado de los Reyes Catolicos Epoca crucial del antijudaismo espanol In Gonzalo Alvarez Chillida Ricardo Izquierdo Benito eds El antisemitismo en Espana in Spanish Cuenca University of Castilla La Mancha ISBN 978 84 8427 471 1 s 101 Cailleaux Christophe 15 Haziran 2013 Chretiens juifs et musulmans dans l Espagne medievale La convivencia et autres mythes historiographiques Cahiers de la Mediterranee Fransizca 86 257 271 doi 10 4000 cdlm 6878 ISSN 0395 9317 13 Haziran 2021 tarihinde kaynagindan arsivlendi20 Ekim 2025 a b UNDER CRESCENT AND CROSS Kirkus Reviews Ingilizce 6 Aralik 2024 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 20 Ekim 2025 Dario Fernandez Morera 2016 The Myth of the Andalusian Paradise Muslims Christians and Jews under Islamic Rule in Medieval Spain Intercollegiate Studies Institute Pearce S J 1 Ocak 2020 The Myth of the Myth of the Andalusian Paradise The Extreme Right and the American Revision of the History and Historiography of Medieval Spain The Extreme Right and the Revision of History 20 Mayis 2025 tarihinde kaynagindan arsivlendi20 Ekim 2025 Rumeu de Armas Antonio 1985 Consejo Superior de Investigaciones Cientificas ed New light on the Santa Fe capitulations of 1492 between the Catholic Monarchs and Christopher Columbus institutional and diplomatic study Editorial CSIC Press ss 138 141 Kategoriler Surgun1492 de Avrupa1492Ispanya da HristiyanlikIspanyaYahudilere yonelik zulumYahudilerEngizisyon kurbanlariEngizisyonIber Yarimadasi tarihiIber YarimadasiEndulusGizli kategori ISBN sihirli baglantisini kullanan sayfalar